Alevi/Sinemilli Ocağı çalışma grubu olarak, Boğaziçi Üniversitesi Folklor Kulübü ve Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu bünyesinde Sinemilli ocağı ve aşireti üzerine müzikal ve teorik çalışmalar yapmaktayız. Yaptığımız okuma ve dinleme çalışmalarında elde ettiğimiz bilgi ve birikimleri aşağıdaki gibi toparlamak istedik.
Bunu yaparken notlarımızı üç başlıkta ele aldık; ilk bölümde Sinemilli aşireti (tarihi ve insanların yaşadığı yerler), ikinci bölümde Sinemilli aşıkları (yaptığımız çalışmalar içerisinde en sık karşılaştığımız konu), üçüncü bölümde ise Sinemilli şivesi üzerine genel bilgilere yer verdik.
İç Toroslarda Bir Kürt Alevi Aşireti: Sinemilliler
Batı literatüründe Anti-Toroslar (Karşı Toroslar), İçtoroslar veya Orta İçtoroslar olarak adlandırılan bölge, gerek coğrafi özellikleri, gerek tarihi, gerek etnik yapısı, gerekse dinsel-kültürel dokusu açısından son derece ilginç bir konuma sahiptir. Beylikler döneminden 16.yy ortalarına kadar hüküm süren Dulkadiroğulları Beyliği”nin yayılım alanına denk düşen Maraş ili merkezli bu bölge, bir yandan Malatya”nın Darende, Akçadağ, ve Doğanşehir ilçelerini, bir yandan Adıyaman”ın (Hısn-ı Mansur) Besni ve Gölbaşı ilçelerini; bir yandan Antep”in Islahıye, Yavuzeli ve Araban ilçelerini, öte yandan Adana”nın Kadirli, Kozan, Saimbeyli, Tufanbeyli ve Bahçe ilçeleriyle Kayseri”nin Sarız ve kısmen Pınarbaşı (Zamantı) ilçelerini ve Sivas”ın Gürün ilçesini içine alan geniş bir coğrafyayı kapsamaktadır. Bölge, Ceyhan ve Seyhan havzalarının içinde kaldığı gibi, kuzeyden ve güneydoğudan Fırat, güneyden Asi havzalarıyla komşudur.
Yüzyıllardır birçok halkın, etnik topluluğun, dinin ve kültürün iç içe yaşadıgı Alevi-Kürt yoğunluklu bu bölge, Selçuklu dönemindeki Babaî İsyanı”ndan bu yana birçok halk hareketine yataklık etmiş ve geçmişte çok sayıda halk şiirine, günümüzde de modern edebiyat ürünlerine kaynaklık etmiştir.
Selçuklular dönemine kadar Bizanslılar, Sasaniler, Araplar, Ermeniler, Haçlılar ve Eyyubiler ile Türkler arasında zaman zaman el değiştiren bölgeyle Kürtlerin resmi düzlemde tanışması, bildiğimiz kadarıyla ilkin Eyyubiler döneminde olur.
Bu çok renkli yapı ve kültürel doku, bölgede bir dinsel ve kültürel mayalanma sağlamış ve bu durum, çok sayıda şairin, âşığın ve halk ozanının yetişmesine imkan tanımıştır. Bölgede, daha Selçuklu döneminden beri Hıristiyan ve Müslüman inanç sisteminde yer alan Paulusyenler de yaşamaktaydı. Bu olgu, bölge insanlarına daha bir zenginlik kattığı gibi, zaten şiirle/edebiyatla iç içe yaşayan Alevi Kürtlerden çok sayıda halk sanatçısının yetişmesine kapı açıyordu.
Daha 19. yüzyıl sonlarında bölgeyi ziyaret ederek incelemelerde bulunan Batılı gezginler, kısmen bu coğrafyada kalan Sivas ve Malatya illerindeki bircok “Alevi” aşiretinin Kürt kökenli olduğunu, erken yerleşik hayata geçenlerin ana dillerini unuttuklarını, ancak yaşam biçimi olarak eski gelenek ve göreneklerini sürdürdüklerini bildiriyorlar. Gerek bu “doğal” asimilasyon, gerekse 20. yüzyıl başlarında İttihadçılarca uygulamaya konup, Cumhuriyet döneminde sürdürülen “zoraki” asimilasyon politikaları sonucu, Kürtçe”den uzaklaşılarak Türkçe”ye yönelen bir kültürel akış izlenmiştir. Duygu, düşünce ve makamlar, geleneksel Kürt kimlikli edebiyata ve müziğe uygun düşse de, bu kez Türk diline uyarlanan edebiyat ürünleri yaratılmış ve bunda önemli bir başarı kazanılmıştır. Daha önce Kürtçe ve Osmanlıca üretenler giderek yerini, “Kürtçe düşünüp Türkçe yazanlara”, daha sonra da “Türkçe düşünüp Kürtçe yazanlara” bırakmıştır. Kürt diliyle yaratılan edebiyat ürünleri daha çok sözlü gelenekte kaldığı için, çoğu günümüze ulaşamadan yitip gitmiştir. Bugün bu türden birçok halk sanatçısı ilgiyle anılmakta, ancak eserlerine ulaşılamamaktadır.
Medrese eğitimi almış, ağırlıkla Divan şiiri tekniğinde ve Osmanlıca yazan şairlerden ancak çok azının yazma divanları bize ulaşabilmiştir. Genellikle kapalı bir yaşam sürdükleri için, bu aşiretlerden yetişen şair ve aşıkların şiirleri genel cönklere ve şiir mecmualarına da fazla yansımamıştır.
Günümüzde hala varlığını sürdüren, kültürel olarak izlerini hala takip edebildiğimiz köklü aşiretlerden biri de Sinemilli Aşireti”dir. Sinemilli, bir alevi ocağının ve aşiretinin adıdır.
Sinemilli, hem yoğun olarak Maraş ili ve havalisinde yaşamakta olan bir Alevi aşiretinin, hem de o aşiretin bağlı olduğu dede ocağının adıdır. Aşiretin Kalenderler kolundan gelen ve Sinemillier arasında dede soylu kabul edilen ailelerin Maraş yöresindeki ana yerleşim noktası, Elbistan”a bağlı Kantarma Köyü ve eskiden onun mezrası olan Gücük”tür. Yine Maraş iline bağlı Pazarcık ilçesinin Maksutuşağı ile Bozlar köylerinde ve civardaki başka bazı mezra ve köylerde de bu koldan gelen Sinemilli dedeleri vardır. Ocağın “Nadarlar” olarak bilinen daha küçük bir kolu da Erzincan”da, özellikle merkeze bağlı Vağaver (şimdiki Cumhuriyet Mahallesi) ile Kemah”a bağlı Nadaroğlu (yeni adı Dereköy) ve Apuşta (yeni adı Aksakal) köylerindedir. Ayrıca Vağaver köyünden bir dede ailesi, dört kuşak önce Elazığ”ın Keban ilçesine bağlı Bayındır köyüne giderek talipleri arasında yaşamaya başlamıştır. Elazığ aslında Sinemillilerin Maraş ve Erzincan”a göçmeden önceki ortak vatanıdır. Tüm Sinemilliler”in mürşit olarak tanıdıkları Ağuiçen ocağının Koca Seyit kolundan gelen dedeler de yine Elazığ merkeze bağlı Sün köyündedir veya hatırlanabilir bir tarihte Sün”den Erzincan merkeze bağlı Brastik (yeni adı Söyütözü), Erzincan-Kemah”a bağlı Ardos (yeni adı Beşikli) ve Sürek, Elazığ merkeze bağlı Pirinççi, Malatya-Darende”ye bağlı Yeniköy, Elbistan”ın Gücük ve Kantarma köyleri ile Adıyaman-Çelikan”ın Bulam (yeni adı Pınarbaşı) kasabasına göçmüşlerdir.
Sinemilli aşireti mensuplarının yaşadığı köyler ise özellikle Maraş”ın Pazarcık ve Elbistan ilçeleridir. Ancak günümüzde Maraş kökenli Sinemilli nüfusunun büyük çoğunluğu Antep gibi yakın şehir merkezlerine veya İstanbul başta olmak üzere çeşitli metropollere yerleşmiştir. Antep”e göçenler arasında, Pazarcık”ın Bozlar beldesinin Saray köyünden, geleneksel olarak aşiretin reisliğini yapan Azizler koluna mensup aileler de vardır. Ancak Batı Avrupa ülkeleri ve Kanada başta olmak üzere yurtdışına göçmüş ve köylerini ancak yazdan yaza ziyaret eden kayda değer büyülükte bir Sinemilli nüfusu da mevcuttur. Özellikle yurtdışına göçte, 1978 yılında meydana gelen Maraş olaylarının önemli etkisi olduğu söylenmektedir. Maraş dışındaki Sinemilli yerleşimleri ise daha çok Kayseri (Sarız, Pınarbaşı), Malatya (Arguvan, Akçadağ), Adıyaman illerindedir. Bunlar dışında gene aynı bölgelerde ve ayrıca Erzincan, Elazığ, Sivas (Yıldızeli, Şarkışla, Çetinkaya), Ardahan (Damal), Antep (Kilis) ve Çorum”da Sinemilli aşiretine mensup olmamakla birlikte, Sinemilli ocağına bağlı aşiretler, köyler ve aileler mevcuttur. Sinemilli aşiretinden olmayan ama Sinemilli dedelerine bağlı bu gruplar arasında en önemlileri, Maraş ve Adıyaman illerindeki Alhaslar aşireti, Arguvan havalisindeki Atma aşireti ile Malatya Akçadağ ilçesinde meskun Kürecik aşiretinin büyük çoğunluğudur. Maraş Sinemillileri”nin aksine Erzincan”a göçmüş olan ocağa bağlı dede aileleri Kürtçe bilmemektedir. Bununla birlikte her iki kolun talipleri arasında da, anadil olarak hem Kürtçe hem Türkçe konuşanlar vardır.
Kahramanmaraş”ın Elbistan kazasına bağlı Kantarma köyü halk müziği alanında derleme yapanların uğrak yerlerinden biridir. Kantarma”yı derlemeciler için bir çekim merkezi haline getiren, özellikle yaşlı kuşaktan olanlarının hemen hemen tümü birer bağlama ustası olan ve geniş bir deyiş repertuvarına sahip dedelerdir. Kantarma dedeleri, eskiden beri aralarında yüksek oranda okuma yazma bilenlerin varlığı, Alevilik konusundaki derin bilgileri ve hoş sohbetleri ile de yörede ün salmışlardır. Yani sadece Alevi müzik geleneği değil, bu geleneğin beslendiği Alevi inanç ve kültürü açısından da Kantarma köyü bölgenin en önemli merkezlerinden biri konumundadır. Kantarma”ya bu özel konumunu veren dedeleri Sinemilli Ocağı”ndandır.
Sinemilli Aşıkları
Âşık Ali (Lolo) Koşar: Gerçek adı Ali Koşar olan Aşık Lolo Ali, Elbistan”ın Küçük Yapalak köyündendir. Köken olarak Erzurumlu olan Lolo Ali, Balkan Savaşı sırasında buradan göçerek, önce Elbistan”ın Çiçek köyüne, ardından da Yapalak”a yerleşir.
Okuma-yazması dahi olmayan âşık, pek çok konuda son derece bilgili ve akıllı davranışları ile çevresini şaşırtmaktadır. Tasavvuf bilgisine ve görgüsüne de sahip olan aşığın pek çok konuda şiiri vardır.
Ali Murtaza Topal Dede: Ali Murtaza Topal Dede, 1922 senesinde Maraş”ta dünyaya gelir. Ali Murtaza, 1930”lu yıllardan itibaren babasıyla birlikte ayn-i cemlere katılır ve zakir olarak babasının yanında cemlerde yer alır. Babası vefat ettikten sonra, kendisi dedelik görevini üstlenir. 2004 senesinde Bu Bir Sevdadır Sevdiğim isimli albümü Kalan Müzik tarafından yayımlandı.
Büyük Tacim (Bakır) Dede: Sinemilli Ocağı”na bağlı Tacim Bakır Dede, 1906 yılında Kantarma Köyü”nde doğar. Alevi kültürünü yaymak için Türkiye”nin çeşitli il, ilçe ve köylerini dolaşır, buralarda dedelik yapar. Eski Arapça okur ve yazarlığı olduğu gibi, yeni Türkçe okur ve yazarlığı vardır. Bu zamana kadar en çok deyişi, semahı derlenen Sinemilli dedesidir. 1988 senesinde Kantarma Köyü”nde vefat etmiştir.
Tacim Dede”nin birkaç deyişi:
– Dost Sen mi Geldin?
– Sözünden Belli
– Senden Ayrılalı
– Gözleyi Gözleyi
– Bülbül Olup
İbrahim Aldede: İbrahim Aldede, 1936”da Gücük Köyü”nde dünyaya gelir. Daha küçük yaşlardan itibaren babasıyla birlikte toplumlara ve her türlü toplantılara katılmaya başlar. 17 yaşından itibaren cem yürütmüştür. 11 torun dedesi olan İbrahim Aldede; ani bir kalp krizi sonucu 15 Ocak 2008 günü 72 yaşında vefat etmiştir.
İbrahim Aldede”nin birkaç deyişi:
– Aşık ile Etme Sohbet
– Beni Candan Usandırdın
– Elâ Gözlerini Sevdiğim
– Cahil ile Etme Sohbet
Hacı Bayrak: Kayseri”nin Sarız ilçesinin Dallıkavak köyünde dünyaya gelen Hacı Bayrak, Maraş”taki Alevi köyleri ile sürekli bir ilişki halinde olan Dallıkavak”ta Alevi geleneğini, gerek curası, gerek bağlaması gerekse de kemanıyla en iyi şekilde temsil eden dedelerden biri olan Haydar Bayrak”ın oğludur. Hacı Bayrak”ın, Erdal Erzincan”ın da bağlama çaldığı Esrar-ı Hak isimli albümü 2004 senesinde Güvercin Müzik tarafından yayınlamıştır. 2005 senesinde aramızdan ayrılmıştır.
Kul Ahmet: Kul Ahmet mahlasını kullanan Ahmet Kartalkanat, Sinemilli Ocağı`na bağlı en tanınmış ozanlardan biridir. Babası sonradan Pazarcık”ın Kantarma köyü”ne yerleşmiş olan Kul Ahmet, Maraş`ın Pazarcık ilçesine bağlı Bozlar Köyü`nde 1932 yılında dünyaya gelmiştir. Ankara`ya yerleştikten sonra Mahzunî Şerif, Feyzullah Çınar ve Âşık Veysel gibi müzisyenlerle tanışır. Kul Ahmet, 1997 yılında aramızdan ayrılmıştır. Kul Ahmet`in arşiv kayıtlarından derlenen parçalardan oluşan İsmini Sevdiğim isimli albüm Kalan Müzik tarafından 2008 yılında yayınlanmıştır.
Mehmet Mustafa (Yüksel) Dede: Tacim Dede”nin amcasının oğlu ve bağlamasına oldukça hakim olan dedelerden biridir. 1991 yılında vefat etmiştir. Beni Candan Usandırdın adlı albümü yayınlanmıştır.
Mehmet Mustafa Dede”nin birkaç deyişi:
– Şah-ı Merdan (Kün Deyince)
– Biz Harabet Ehliyiz
Meluli: Asıl adı Karaca Hüseyin Erbil olan Meluli, Afşin”in Kötre köyünden olup, 1892 senesinde dünyaya gelmiştir. 10 yaşlarında Afşin”de, dostları olan bir Ermeni ailenin yanına gönderilir. 20”li yaşlarına kadar Ermeni Okulu”nda eğitim görür ve Arapça, Ermenice, matematik ve edebiyat dersleri alır. Şiirlerinin bir bölümünde Latife mahlasını kullanan Meluli”nin yazdığı şiirler, hem ilahi aşkla birlikte tasavvuf kültürünün özünü oluşturan dini, ahlaki, evrensel değerler ile çağdaş toplumsal gerçekleri ve Bektaşilik yolunu izleyenlere yapılan öğütleri içerdiği, hem de günlük halk diliyle yazıldıkları için oldukça rahat ve hızlı bir şekilde Alevi köyleri arasında yayılmış ve sıkça kullanılır olmuştur. Meluli, 14 Kasın 1989”de aramızdan ayrılmıştır.
Mücrimi: Asıl adı Mehmet Özbozok olan Aşık Mücrimi, 1882 yılında Malatya”nın Doğanşehir ilçesine bağlı Karaterzi köyünde doğar. Bir eli sakat olduğundan “çolak” lakabıyla tanınır. Köyde bulunduğu dönemde bir kıza aşık olur ama kızı kendisine vermezler. Köylüler onu başkasıyla evlendirmek isteyince kabul etmez ve köyü terk eder. Mücrimi, Birinci Dünya Savaşı yıllarında İslahiye”ye bağlı Keferdiz”e yerleşir ve öldüğü 1970 yılına kadar burada kalır. Mezarı Keferdiz”dedir.
Yakınları, Mücrimi”nin 500 dolayında şiiri bulunduğunu söylerler. Ancak bugün, bunların çok az bir bölümü elde bulunmaktadır.
Mücrimi”nin birkaç deyişi:
– Gönlüm Sağ yare
– Derd-i hakk”la aşka düşen aşıklar
– Kamil ile Yoldaş olan
– Şı Diyar-ı gurbet elde
Sadık Hüseyin Dede: Maraş”ın Pazarcık ilçesine bağlı Sofulu Uşağı (Halkaçayır) köyünün dedelerindendir ve pek çok deyişi derlenmiştir. 1990 yılında ölmüştür.
Sinemilli Şivesi
Coğrafya
Sinemilli şivesi başta Maraş (Elbistan, Nurhak, Pazarcık ve çevresi) olmak üzere, Adıyaman (Gölbaşı ve Çelikhan çevresi), Sivas (Gürün”ün bazı köyleri), Malatya (Arguvan, Akçadağ, Doğanşehir, Yazıhan, Kuluncak, Yeşilyurt/Haçova, Darende/Engizek), Elazığ, Kayseri (Pınarbaşı ve Sarız çevresi), Gümüşhane (Şiran) ve İç/Kuzey Anadolu”da (özellikle Çorum-Amasya-Yozgat-Tokat kesişme bölgesinde ve daha az sayıda Ankara/Haymana, Kırıkkale, Çankırı, Zonguldak) bölgelerinde yaşayan Kürt Alevi aşiret ve köylerinde konuşulur ve bu şiveyi konuşanların tamamı Alevidir.
Bu şive, kendisini konuşan kişiler tarafından özel olarak “Sinemilli” diye adlandırılmamaktadır, (“Maraşki” diye de adlandırıldığı söylenmektedir) ancak bu isimlendirme Kahramanmaraş/Elbistan”daki Sinemilli Ocağı ve çevresinde yaşayan aşirete gönderme yapmak için kullanılmıştır. Aslen, Kürtçe”nin Kurmanci lehçesinin genellikle Kürt Aleviler tarafından konuşulan bir şivesidir denilebilir.
Dilbilgisi
Sözdizim itibariyle Kurmanci”nin bütün özelliklerini istisnasız taşır. Kelime dağarcığı olarak da yine çok büyük ölçüde Kurmanci”nin dağarcığına sahiptir. Buna ek olarak Türkçe”den geçmiş sözcüklerin de varolduğu söylenmektedir. Bunun sebebleri arasında, Alevilikte ibadet dili olarak Türkçe”nin kullanılması ve “Sinemilli” konuşulan yörelerde Türkler ile komşuluk ilişkilerinin olması sayılabilir. Ayrıca Sinemilli”nin, Kurmanci”nin başka şivelerinde kullanılmayan kendine has sözcükleri de vardır. Her ne kadar Sinemilli ve Kurmanci”nin diğer şiveleri arasında telaffuz farklılıkları olsa da, konuşanlar arasında herhangi bir anlaşma sorunu olmadığı belirtilmektedir.
Fonetik
Her ne kadar gramer yapısı, sözcük yapısı ve anlam olarak Kurmanci”nin bütün özelliklerini taşıyor olsa da, ses özellikleri itibariyle Farsça ile benzerlik göstermektedir. Buna ek olarak, Türkçe”den de bazı sesleri ödünç almıştır. Bunun en belirgin örneği olarak, hem Farsça hem de Kurmanci”de yer almayan [ü] sesi Sinemilli”de bulunmaktadır. (Örneğin Arguvan”daki Atma Aşireti”ne mensup Çobandere (Şotik) köyünde, yara anlamına gelen birîn kelimesi bürün olarak telaffuz edilmektedir.)
Sinemilli diyalektiğinde sesler, Farsça”da olduğu gibi yuvarlanma eğilimindedir. Örneğin, Kurmanci”de [e] olarak telaffuz edilen ses, Sinemilli şivesi”nde genellikle [a], Kurmanci”de [a] olarak telaffuz edilen ses ise genelde [o] olarak telaffuz edilir. Bunun genel bir kural olduğunu söyleyemeyiz, ancak böyle bir eğilimin var olduğu söylenebilir. Örnek verecek olursak, Kurmanci”de “Adım Hasan”dır” “Navê min Hesene” şeklinde söylenirken, Sinemilli Şivesi”nde “Novî min Hasana” şeklinde telaffuz edilmektedir. Ses değişimlerini biraz daha detaylı inceleyecek olursak:
[e] sesi [a] veya [œ] sesine, [a] sesi de [o] sesine dönüşür.
Daha seyrek olan ses değişimleri ise şöyle:
[o] sesi [ê] sesine, [ê] sesi [i] sesine, [a] sesi de [u] sesine dönüşür.
Ünsüzlerdeki değişime dikkat edecek olursak, [b] sesinin [v] ya da [w] sesine dönüştürme eğilimi çok sık olmasa da görülmektedir. Bazı türkü sözlerinden örnek verecek olursak, Kardeş Türküler”in Hemavaz albümünde de yer alan Maraş (Pazarcık)”tan Ali Mürteza Dede”nin Kürtçe bir deyişinden başlayabiliriz:
Sarî çellon çel konîya
Koçê êron la sar donîya
Sarfîrozê von Olî”ya …
Kırklar başı kırk çeşmedir,
Erenler göçünü başına indirir,
Önderleri de Ali”dir…
Burada da bariz örnekler olarak “ser” sözcüğünün “sar”, “Ali” sözcüğünün “Olî” şeklindeki telaffuzlarından bahsedebiliriz.
İkinci olarak, geçtiğimiz yüzyıl başlarında yazılmış olan ve Koma Amed tarafından da Agir u Mirov albümünde seslendirilmiş olan bir örneği inceleyelim. Albümde seslendirilmiş hali, ses özellikleri itibariyle tahrip olmuş ve orjinal telaffuzundan uzaklaşmış halidir.
Çîyoyê Golêo Çîyoyê Golêo
Mol bor dakana yoyleo
Az qurbono ve yoyle bim,
Molo rindkê mine lêo
Hiro dîson hiro dîson,
Tû kas namo la kîlîson,
Çovê doykêta kür bibi,
Nodina meron dadina pîson
Göl Dağı Göl Dağı
Evlerini yaylaya göçürürler
Ben o yaylaya kurban olam
Güzelimin evi de oradadır
Bugün yine bugün yine
Kimse kalmadı kiliselerde
Aman gözü kör olsun
Bir adama vermedi, verdi bir pise
Sözleri dil yapısı açısından inceleyecek olursak, ilk göze çarpan Kurmanci”deki “çîya” (dağ) kelimesinin “çîyo” şeklinde, “göçmek” anlamına gelen “barkirin” sözcüğünün de “borkirin” şeklinde telaffuz edildiğidir. “Yayla” sözcüğünün ise, Türkçe”den direkt alınarak Sinemilli”nin ses özelliklerine benzetildiği (yoylê) görülmektedir. Ayrıca, “kör” sözcüğü ise, [ü] sesiyle telaffuz edilip “kür” olmuştur.
Son örneği ise Bese Aslan”ın Xema Çel Meqamî (Kırk Makamlık Efkar) adlı kitap/cd çalışmasından verelim; Elbistan yöresinden Esme Gül”e ait, sevilen kişiye sitemi dile getiren “Çovê ta na” adında bir örnek.
Çovê tan a banca ta ya
Banca zirav royî mın nado
Sarî ta bûxi bancê tawo
Şawîtîm çum da ore ta do
Çovê tan a mina cove moron
Biskê tawon qûlbe goron
Ta çi osonkirim yilmişkirim
Ji kûlle pistî ma bar dûvaron
Senin gözlerin senin boyun
Bana göstermedin ince boyun
Başını yesin o ince boyun
Yandım gittim senin ateşinden
Senin gözlerin yılan gözleri gibi
Güneşin zülfü mezarın kör çapası gibi
Niye usandırdın yıldırdın beni
Fısıldayan yarayım duvar dibinde
Bu örnekte de “göz” anlamına gelen “çav” kelimesinin “çov” şeklinde, yine “baş” anlamındaki “ser” sözcüğünün “sar” şeklinde telaffuz edildiğine şahit oluyoruz. Ayrıca Türkçe kelimelerin etkisini bu örnekte de görebiliyoruz. “Yılmak” ve “usanmak” kelimelerinin, “osonkirim” ve “yilmişkirim” şeklinde fakat aynı anlamıyla yer aldığını ve Türkçe”deki “duvar” kelimesinin de anlamını koruduğunu görüyoruz. Daha önceden de belirtildiği gibi, her ne kadar Sinemilli ve Kurmanci”nin diğer şiveleri arasında telaffuz farklılıkları olsa da, bu durum kesinlikle anlaşma sorunu oluşturacak düzeyde değildir.
Kaynakça:
– Arnaud-Demir, Françoise. Ebedi bir kültürün mirası.
– Aslan, Besê. 2007. Kırk Makamlık Efkâr. Güvercin Müzik.
– Aslan, Besê. 2008. Pirler Divanı. Kom Müzik.
– Bayrak, Mehmet. 2006. İçtoroslarda Alevi-Kürt Aşiretler/Sinemilli ve Komşu Aşiretler Tarihi-Edebiyatı. Öz-Ge Yayınevi.
– Halkbilim Dergisi, Ekim/1986.
– Karakaya Stump, Ayfer. Sinemilliler: Bir Alevi Ocağı ve Aşireti.
– Kardeş Türküler. 2002. Hemavaz. Kalan Müzik.
– Kurdica, Die Kurdische Enzyklopädie, Die Westmundart des Kurmancî.
– Özcan, Seydi. 2001. Şeman-Söbe Çimen ve Aziz Baba Aleviliği. s. 92. Ankara.
– Özsoy, A. S., Türkyılmaz Y. 2006. Front rounded vowels in the Sinemilli dialect of Kurmanji- a case of language contant. Turkic-Iranian Contact Areas Historical and Linguistic Aspects içinde. Yay. haz. L. Johanson ve C. Bulut. Harrasowitz: 300-309.
– Özdemir, Ulaş. 1998. Ummanda Maraş Sinemilli Deyişleri. Kalan Müzik.